Ülkemizin sıkıntılı bir döneminde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni okuduk; ortalık toz duman ve kan revan içindeydi.
1980 yılında mezun olduktan kısa bir süre sonra gerçekleştirilen askeri darbenin demir yumruğu ile ortalığı tarumar ettiği dönemde yurdun dört bir yanına dağılarak mesleğimize başladık.
Yıllar yılları kovaladı. Yaşamda var olmak ve güzellikleri var etmek için var gücümüzle çalıştık. Evlendi birçoğumuz ve birçoğumuzun çocukları oldu.
Yıllar yılları kovalamayı sürdürdü ve bir gün başımızı kaldırdığımızda mezuniyetin üstünden ne kadar uzun bir zaman geçtiğinin farkına vardık.
Özlemiştik; 6 yıl aynı sıraları ve bin bir zorluğu paylaştığımız sınıf arkadaşlarımızı; bir araya gelmeliydik.
Bir birinden habersiz birçok kişinin kafasında filizlenen bu düşünceyi sevgili Adnan yaşama geçirdi ve ilk buluşmamızı sağladı yaptığı güzel organizasyonla.
Bir kez tadını almıştık hasret gidermenin ve anılar dolabından, acıların bile zamanın çarkında tatlandığı hatıraları çıkararak paylaşmanın…
Her yıl ülkemizin değişik bir köşesinde bir araya gelmeye başladık; neredeyse aynı kişiler müdavimi olmuştu bu etkinliğin.
Zaman zamanlığını yapıyordu. Bir yandan olgunlaştırırken, daha güzel insanlar kılarken bizi diğer yandan hastalıklarla sınıyor bununla yetinmiyor bazılarımızı da aramızdan alıyordu: sevgili Figen’i, Adnan’ı aldığı gibi…
Hastalıklarla sınıyordu; sevgili Bekir Hoca ve sevgili Sezgin’de olduğu gibi.
Bu seneki buluşmamız biraz daha duygu yüklüydü. Sevgili Bekir Hocamız kas erimesinden muzdarip olmasına rağmen tekerlekli sandalyesi ile ailesinin sevgi ve şefkat çemberi içinde aramıza katıldı. Ve sevgili Sezgin amansız hastalığına çalımını atarak tedavilerinin bitiminde hayat arkadaşı sevgili Ercüment’in sevgi ve şefkat halesinin enerjisiyle bizlere birlikte oldu.
Hepimiz çok etkilendik onların yaşama bağlılıklarından; bizlere gösterdikleri sevgiden. Ve sevgi ve de şefkat sarıp sarmaladı hepimizi;coşkumuza coşku, sevincimize sevinç kattı…
Tevekkülü öğretti bize Bekir Hoca ayrılık vakti geldiğinde; sevginin enerjisi ile harekete geçirdiği güçsüz kolları ile Sezgin’in ellerine sarılarak:
“- Söz veriyorum önümüzdeki sene yine bir arada olacağız, sen de söz ver” dedi.
Sezgin’de:
“- Söz veriyorum” diye karşılık verdi.
Ayrılık havasını yumuşatmak için bir arkadaşımız espri yaptı:
“- Sözünde durmayana ne yapacağız?”
Bekir Hoca’nın ders verme vakti gelmişti.
“- Arkasından rahmet okuyacağız” dedi gülümseyerek büyük bir tevekkülle.
Ve ekledi:
“Seneye umudum yoktu ama sizlerin sevgisini tekrar yaşamak için pes etmeyeceğim!”
Sevgi ve şefkatin güzelliğini bir kez daha anlamış ve doyasıya solumuş ve de duygu dünyamızı biraz daha zenginleştirmiş olarak evlerimize döndük.
Dr. Nedim İnce
Mersin / 01. 10. 2013
Son yorumlar