“Sağlık Bakanlığı Beyaz Kod Birimi”ne 7 ayda5 bine yakın şiddet olayı bildirildi. Sağlık alanında günde en az 21 şiddet vakasının yaşandığı ortaya çıktı. 14 Mayıs 2012-17 Aralık 2012 tarihleri arasında en çok şiddet olayı İstanbul’da yaşandı. Toplam 4 bin 688 şiddet türünden 3 bin 190’ını sözel şiddet, bin 498’ini fiziksel şiddet oluşturdu. Şiddet olaylarının yüzde 56′sı hekimlere yapıldı.”
Son günlerde, gün geçmiyor ki sağlık çalışanına yönelik bir şiddetin haberi basında yer almasın. Üstelik Sağlık Bakanlığı’nın“sağlık çalışanına şiddetin basına duyurulmaması”genelgesine rağmen…
Şiddet o kadar arttı ve gözle görünür hale geldi ki bakanlığın bu “basına bildirmek yasak” genelgesi işe yaramaz oldu; zira şiddetin boyutu ve sıklığı medyanın kendiliğinden birçoğuna tanık olmasına yeterli hale geldi.
Beyaz Kod Birimi, Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün bir bölümü olup şiddete uğrayan sağlık çalışanlarının başvurularını kabul edip derlemekte ve istatistiki bilgileri gerekli yerlere iletmektedir. Yukarıda yenilerine ulaşamadığım için kısmen eskisini kullandığım istatistiki bilgiler bu birimindir. Ve bunları okuduğunuzda, rakamların yüksekliğinin dehşeti yanında basına yansıyanların buzdağının su üstünde olan kısmı kadar bile olmadığını gördünüz.
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet üzerine kafa yorarken tespitim; şiddetin yaşamın her alanında her geçen yıl arttığı şeklinde oldu. En görünürlerisağlık çalışanları ile kadına yönelik şiddet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Genel ve yaygın toplumsal şiddetin nedenleri hem bu yazının hem de benim boyumu aşar, bunu uzmanlarına bırakalım; bundan sağlık alanının da etkilendiği saptamasını yaparak…
Hekim hasta arasında ilişkilerde sevgi-nefret boyutu bu güne kadar üzerinde pek durulmuş değildir.
Sevgi- nefret ilişkisinin mesleğin özel konumundan kaynakladığını düşünüyorum. İnsanın kendi yaşamı üzerindeki kontrolü yitirdiği, en çaresiz, ‘çırılçıplak’ anları, hiç yaşamak istemediği, yaşadığı zaman da hiç kimsenin görmesini, bilmesini istemediği anlar olduğuna fazla bir itiraz geleceğini sanmıyorum. İşte insan tam da bu durumda hekimin karşısına çıkmakta, bu çaresizliğine, yaşamını tehdit eden duruma çare aramaktadır. Hekimi sevmekte; acıdan kurtardığı, yaşamına yönelik tehlikeyi savdığı için; nefret etmekte; onu kendi kontrolünü yitirmiş ve biçare halde gördüğü için…
Hasta hekim arasındaki bu bilinçaltı düzeyde, hemen herkesi, farklı derecelerde etkileyen bu gerginliğin; yaygınlaşan genel şiddet eğilimininsağlık alanına daha güçlü yansımasını kolaylaştırdığını ileri sürmek mümkündür.
Bunun yanı sıra sağlık hizmetlerinin “kar” amaçlı yeniden organize edilmesi, paranın kurallarının sağlık kurallarına galebe çalmasına yol açmış;hasta taleplerini müşteri isteklerine dönüştürmüş ve sağlık kuralları çerçevesinde karşılanması mümkün olmayanlar ayrı bir çatışma alanı oluşturmuştur.
Diğer yandan sağlık kuruluşlarında kurulan şikayet hatları, bu şikayetlerin elenmeksizin sağlık çalışanına yansıtılması; gerek siyasi iktidar mensupları gerekse buna uyumlu davranan kişi ve kuruluşların doğrudan veya medya aracılığı ile sağlık çalışanlarını değersizleştirici davranış ve açıklamaları hasta ve yakınlarının şiddete başvurma eğilimlerini beslemeye uygun ortam hazırladığını ileri sürmek olasılık dahilindir.
Sağlıkta dönüşümün vaat ettiği beklentilerin yeterince yerine gelmemesinin müsebbiplerinin sağlık çalışanları olduğu algısının yaratıldığıbir iklimde, hasta ve hasta yakınlarının hizmet aldığı sağlık emekçilerine ‘şefkat’ ile yaklaşmayacağı açıktır.
Sağlıkçılara şiddetin yaptırımlarının caydırıcı olmaması belki da kolaylaştırıcı en son nedenlerden biri olmakla birlikte, gerekli vazgeçirici cezaların getirilmesi ile kısa vadeli en kolay ve kısmi sonuç alıcı bir yöntem de olabilir; orta ve uzun vadeli çözümler için gerekli zaman ve ortamı sağlayabilir.
Sağlık alanında şiddetin çok hızlı bir şekilde en alt düzeye getirilmesi mutlak gereklidir: sağlık hizmeti özü gereği yap-boza uygun değildir. Hatanın, hayatın gerçeğine uymasa da sıfır olması istenir: hata demek acı demek, sakatlık demek ve hatta ölüm demek…
Şiddet baskısı altında yaşayan bir sağlık çalışanı görevine ne kadar yoğunlaşabilir, mesleğini ne kadar sevebilir?!.
Fiziki ve sosyal koşulları bir yana bırakıyorum; ruhsal durumu hata yapmaktan ne kadar uzak bir halde olabilir?!.
Hatayı sıfıra yakın tutan güven, saygı, sevgi nasıl sağlanabilir şiddet ortamında?!.
Sağlık çalışanının beden ve ruh sağlığı nasıl korunabilir?!.
Ve sağlık emekçileri hastanın beden ve ruh sağlığını nasıl korur, nasıl tedavi eder?!.
Dr. Nedim İnce
Altınoluk / 20. 08. 2013
Son yorumlar