preload preload preload preload

Tutarlılık


8th Şubat 2012 Köşe Yazıları 0 Comments

Türk Dil Kurumu sözlüğüne baktığımızda tutarlı kelimesi; “aralarında çelişme bulunmayan, uygun, her yönden bağdaşmış, dengeli, insicamlı” tanımı ile karşılaşırız. Bundan sonra tutarlılık tanımı kolaylaşmakta; “tutarlı olma durumu, insicamlılık” şeklinde yer almaktadır sözlükte.
“Özü sözü bir olmak” deyimini duymayan, yaşamında bir kez de olsa kullanmayan kimse yoktur sanırım. Bu deyim de yaşamda tutarlılığı açıklamaktadır.
Mevlana yüzyıllar önce tutarlılığı çok net betimleyen bir şiir yazmıştır. Neredeyse hepimiz bu şiirin adını biliriz: “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol”
Tutarlılığa verdiğimiz önemi yaşayarak öğrenmekteyiz. Bunun yeni bir şey olmadığını da yukarıdaki satırlardan çıkarabiliriz.
Psikoloji bilimi geliştikçe derinleşmiş ve merak ettiği alanlar daha da artmıştır. Nitekim bir süre sonra insanların tutarlılık takıntısı ilgisini çekmiş ve buna kafa yorarak çeşitli kuramlar geliştirerek açıklama çabasına girişmiştir.
Tutarlılık temelli kuramların hareket noktası insanların bilgileri, değerleri, inançları, duyguları ve eylemleri arasında bir tutarlılık sağlama eğiliminde oldukları varsayımına dayanır. İnanç, değer, tutum, düşünce ve davranışların birbiriyle tutarlılığının hem kişinin kendisini, hem de kişiler arasındaki ilişkileri kapsadığı kabul edilir. Bu kuramlar, tutarlılığın istenen bir durum olduğunu varsaymakta; çelişki doğduğunda tutarlılığı sağlamak için kişinin çeşitli yöntemleri kullandığını ileri sürmektedir.
Bu konudaki birçok kurama verilecek başlıca örnekler; Osgood ve Tannenbaum’un 1955 de kaleme aldığı “Uygunluk Kuramı”, Festinger’in 1957 de ortaya koyduğu ve en yaygın olarak kullanılan “Bilişsel Çelişki Kuramı” ve Heider’in 1958 de yayınladığı “Denge Kuramı” olarak sıralanabilir.
Kendi deneyimlerimizden, okuduklarımızdan, seyrettiklerimizden hayatın ne kadar karmaşık ve sürekli değişim içinde olduğunu biliyoruz. Bu akışkanlık içinde insan kim olduğunu, nerede bulunduğunu, nereye gittiğini bilme ihtiyacını duymaktadır. Bu soruların yanıtına gereksinim en az iki nedenle önemlidir: birincisi hayatını sürdürebilmesidir, ikincisi de birinciye doğrudan bağlıdır, sosyal bir varlık olarak başka insanlarla ilişki kurabilmesi, birlikte yaşayabilmesidir.
Yaşamın değişiminden insanın etkilenmemesi mümkün değildir. Bu durumda gerek içsel yani kendine, gerekse dışsal yani topluma karşı tutarlı davranması zorlaşmaktadır. Ve tutarlılığımızı sağlayacak nirengi noktalarına ve bizi o noktalara götürecek pusulaya gereksinim duyulacaktır. Bence o nirengi noktaları değerlerimiz, pusula da bu değerleri koruma gayreti içinde olan kişiler ve kurumlarımızdır.
Anlaşılacağı gibi tutarlı olmak ciddi çabayı ve gerekirse bedel ödemeyi gerektirmektedir. Doğruluk, dürüstlük, çalışkanlık, üreticilik, yararlılık, dostluk, yardımseverlik, farkındalık, bilinçlilik, açık görüşlülük, duyarlılık gibi daha arttırılabilecek değerlerimizi koruduğumuz, bizi buna götürecek pusulalarımıza sahip çıktığımız ölçüde tutarlı olmak için gösterilen gayretlerin daha mutlu, daha doyumlu bir yaşam ile sonuçlandığını görecek ve bu çabamızı seve seve sürdürme arzusunda olacağız.
Hiç kuşkunuz olmasın…

Dr. Nedim İnce
Mersin / 07. 02. 2012

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email