Evlat…
Anne ve baba için ne güzel bir kelime değil mi?!
Güzelliği evrimin soyumuzu sürdürmek için geliştirdiği üreme içgüdüsünden geliyor olsa da…
Güzelliği insanın doğayı değiştiren, ekonomi denile şeyi yaratan kültürel ve sosyal bir varlık olmasının yarattığı sonuçlardan geliyor olsa da…
Evlat deyince anne ve babaların çoğunun içinde içten içe güzel bir şeyler kıpırdar.
Erich Fromm’a göre anne, ‘insanlığın en derin özlemi’ olan koşulsuz sevgiyle sever evladını, onun var olması sevmesi için yeterlidir. Evlat ne kadar değerli olduğunu hisseder, bir süre sonra o da sevgiden sevgi, şefkatten şefkat üretir.
“En ideal anne sevgisi çocuğu büyümekten ala koymaya, onun çaresizliğine prim vermeye kalkışmaz. Anne yaşama güvenli olmak, aşırı sinirli olmamak ye huzursuzluğunu çocuğuna taşımamak durumundadır. Yaşamının, yarısını çocuğunun bağımsız, kendinden ayrı bir kişi olması dileği ile kaplamalıdır.”Erich Fromm Sevme Sanatı.
Ana, evladın içinden çıktığı yuva, doğa, toprak, okyanussa, babainsan varlığının diğer kutbunun düşünceler dünyasının, insan yapısı şeylerin, kural ve emirlerin, disiplinin, gezme ve maceranın temsilcisidir.Babanın görevievladın öğretmeni olmak, ona içine doğup, unsuru olduğu toplumun sorunlarıyla başa çıkabilmesinin yollarını göstermektir. Yani baba, çocuğun öğretmeni, yaşamdaki yol göstericisidir. Sosyal ve ekonomik gelişmeye bağlı olan baba, evladını da buna uygun olarak geliştirmeyi görev bilir.
Sevilmek için varlığı yeterli olan evlat, büyüdükçe sosyalleşir ve 10-12 yaşından sonra sevmeyi de öğrenmeye başlar, sevginin sevgi ürettiği olgunluğa doğru başlayan serüveni yaşamı boyunca devam eder.
“Baba sevgisiyle kurallar ve beklentilerle yönlendirilmelidir. Otoriter ve ürküten bir sevgiden ziyade bağışlayan, sabırlı bir sevgi olmalıdır. Büyümekte olan çocuğa artan bir yeterlilik duygusu aşılamalı ve sonuçta çocuğun kendi yetkesi (otoritesi) olmasına ve baba etkisinden çıkmasına izin vermelidir.” Erich Fromm Sevme Sanatı
Anne sevgisi koşulsuz olduğundan hak ve kontrol edilemez. Baba sevgisi koşullu olduğundan hak ve kontrol edilebilir. Evlat anne sevgisi ise değerliliğini duyumsarken baba sevgisiyle üretmeyi, koşullar üzerindeki hakimiyeti, sosyalleşmeyi, toplumsal sorunlarla başa çıkmayı öğrenir.
Tekrar Erich Fromm’a kulak verelim: “Bundan da öte, yetişkin bir insan, ne oranda birbirleriyle çatışırlarsa çatışsınlar, hem analık, hem de babalık güdülerinin her ikisiyle birlikte sever. Eğer kendine sadece babalık güdüsünü ayırırsa şefkatsiz ve haşin olur. Şayet sadece analık güdüsünü yeşertirse, yargılama gücünden yoksun kalır; hem kendisinin, hem de başkalarının gelişmelerini engeller. Ruhsal sağlığı ve olgunluğu başarmanın temelinde, ana – yönelimli bağlılıktan baba yönelimli bağlılığa doğru gelişmenin sonundaki sentez yatmaktadır.”
Alıntılar da dahil, şimdiye kadar yazılanların idealize edilmiş bir anne ve baba sevgisini ifade ettiğini belirtmeme bilmem gerek var mı?
Bir asırdan daha uzun bir süreden önce bize evladı anlatan ve üzerine söz etmeme imkanı tanımayan Halil Cibran’ın şiiriyle yazıyı bitireyim.
“Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları
ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden
gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz,
düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama
sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir
alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok
ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara
uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.”
Nedim İnce
Altınoluk / 03. 11. 2020
Son Yorumlar