preload preload preload preload

Barış


16th Ağustos 2011 Köşe Yazıları 0 Comments

Bu hafta yazacağın konuyu planlarken gün be gün artarak kulağıma gelen savaş çığlıkları karşısında ‘barış’tan söz etmenin yerinde olacağını düşündüm.
4 yıl önce “Dünya Barış Günü” nedeniyle kaleme aldığım yazıyı okuduğumda güncelliğini yitirmediğini gördüm.
Ve sizlerle tekrar paylaşıyorum:
“Barış kelimesini yazıp internet arama motorunun düğmesine bastım. Karşıma 10.700.000 (On milyon yedi yüz bin) sayısı çıktı.
Çok konuşulan, çok yazılan, çok aranan, çok istenen, çocuklara ad olarak konulan barış…
Bilinen insanlık tarihinde ki onbinlerce senelerle ifade edilebilir kendine sadece 325 sene yer bulabilen barış…
İnsanlar sürekli böyle mi yaşadılar dünyada; hep birbirini boğazlayarak…
İnsanlar doğuştan savaşa programlı mı doğuyorlar.?!
İnsanların genlerine mi işlenmiş savaş.?!
Gen tedavisinin ilk işi bu genleri yok etmek mi olmalı.?!
Barış o zaman mı tüm dünyanın efendisi olacak.?!
Bilinen bir şey varsa savaş geni diye bir şey yok ve insanlar savaşa programlı doğmamaktadırlar. Buna binlerce senelik insanlık tarihinde çok kısa sayılabilecek 325 senelik barış dönemleri bile önemli bir kanıt olarak gösterilebilir. Kaldı ki buluntular insanların varoluşlarından bilinebilen tarihine kadar geçen sürede birbirlerinden korunma gereği duymadıklarını da göstermektedir.
Yani insanlarda savaş geni yoktur.
Yani insanlar savaşa programlı değildir.
Söke yakınlarındaki Priene kentinde yaşayan filozof Bias Defli, kentindeki Apollon tapınağının duvarlarına şu cümleyi kazımıştı:
“İnsanların çoğunluğu kötüdür”
Filozof insanların çoğu değil özellikle çoğunluğu kelimesini kullanmaktadır. İnsanların bir araya geldiğinde kötüleştiğini ifade etmektedir. Mine Kırıkkanat’ın Vatan Gazetesi’ndeki Kuraklık isimli makalesinden aldığım bu cümleden sonra Bias Defli haklı olabilir mi diye düşünmeden edemiyorum.
‘İnsanların çoğunluğu’ çoğunluk olmaktan aldıkları güçle çıkarları için güçsüzlere saldırma cesaretini mi bulmaktadırlar?
Bu cesaret mi bizi binlerce senedir savaştan savaşa sürüklemektedir?
Eğer bu doğruysa ‘insanların çoğunluğu’nun iyi olmasının yollarını nasıl bulabiliriz?
‘İnsanların çoğunluğu’ iyi olunca savaş yerini barışa terk eder mi?
Sorular, sorular, sorular…
Doğru sorular sorularak ancak doğru yanıtlar bulunabilir düşüncesindeyim. Umarım doğru soruları bulur, doğru yanıtları verir ve barışı dünya üzerinde daim ederiz.
Dünya Barış Günü; dünyada sorular ve sorular ve de doğru sorular üretilmesine vesile olursa barışa doğru adımlar atılmasını başlatabilir diye düşünüyorum.”
Gün geçtikçe barışa doğru adımların atılması daha da önem kazanıyor. Savımın dayanağını gelecek yazıda ortaya koymaya çalışacağım.

Dr. Nedim İnce
16. 08. 2011 / Mersin

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email