preload preload preload preload

Çürüyen İnsan Çürüyen Toplum


9th Aralık 2014 Köşe Yazıları 0 Comments

Uzun yıllar önce sevgili dostum Kadir Uygan; “Çalıştığım fabrikada birçok iş taşeronlara veriliyor; sadece bizimkinde değil, ülkenin birçok fabrikasında aynısı yapılıyor. Bu hiç iyi bir şey değil.” Demişti. Önce özel sektörde başlayan taşeronlaşma hızla kamuya da yayıldı. Bununla kalınmadı, çıkarılan birçok yasa ve yönetmelikle çalışanın eli kolu bağlandı patron karşısında.

Vahşi Kapitalizm, küreselleşme adı altında ülkemize kök, budak salarken; bir yandan yeni tüketici kitlelere, pazara sahip oldu, diğer yandan emekçinin üretimden aldığı payı azalttı: çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik harcamaları kısarken, ücretleri düşürdü ve mesai saatlerini uzattı.

Uygulanan politikalar sonucunda toprağından koparılmış, kentlere yığılmış insanlar karınlarını doyurabilmek, çoluğunu, çocuğunu besleyebilmek için her şeye razı hale getirildi. Yoksul, kaliteli bir eğitimden yoksun bırakılmış, kent cangılında biçare kalmış insanlar için artık iş bulmak her şeyden önemli hale gelmiş oldu böylece.

Taşeronlaşma için maddi alt yapı böylece hazır hale getirildi. İnsanlar modern köleliğe ‘gönüllü’ oldu. Ancak bununla yetinmediler; yasal çerçeveyi hazırlamayı da ihmal etmediler.

Taşeron işçisi demek, kaderinin iki dudak arasında olması demektir. Patron istediği gün, “yarın işe gelme!” diyebilir yasal ve ekonomik bir bedel ödemeden. Bu da söylenen her işi sesini çıkarmadan yapmak, mesai saati kavramından uzaklaşmak, düşük ücrete razı olmak, ücret artışını unutmak, hakkını savunmaktan vazgeçmek, azarlanmada yutkunmak, kendini ifade edememek kısaca var olduğuna dair hemen her şeyden vazgeçmek demektir.

Kendine olan saygının zedelenmesi, kişisel bütünlüğün bozulması, bizi biz yapan, insan yapan değerlerin bir bir geçerliğini yitirmesi, insanın kendine ve insanlara olan güvenini yerle bir etmesi, nefretin sevgiyi kapı dışarı sürmesi ve öfkeye, şiddete kucak açması: Çürüme…

Bu anne ve babalar çocuk büyütüyorlar. Çaresizliğin, köşeye sıkışmışlığın, endişenin, yarattığı her türlü davranışı onlara yansıtırken; biriktirdikleri öfkeyi de boca edebilecekleri tek yer olarak onları görüyorlar. Fidanlar, ağaca çürüyerek duruyorlar: yoksul, ezik, eğitimsiz, geleceğe güvensiz, şiddet dolu, öfke dolu…

Sevgili Kadir Abi, daha o zamanlardan taşeronlaşmayla iyi bir şeyler olmayacağını sezmiş…

Görüyoruz:

İnsanlar çürüyor, toplum çürüyor…

Dr. Nedim İnce
Mersin / 08. 12. 2014

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email