Uzun yıllardır merkez ülkelerden çevre ülkelere ciddi bir sermaye akışı mevcuttur ki adına küreselleşme denmektedir. Varlığını anacak kendini büyüterek sürdürebilen sermaye çevre ülkelerde, iki kutuplu dünyadaki Sosyalist ülkelerin baskısı ile hala kamu hizmeti olarak sürdürülen eğitim ve sağlık sektörünü kendine hedef seçti. Sosyalist kampın yıkılmasıyla birlikte da hızla amacına ulaşmaya başladı: IMF ve Dünya Bankası önderliğinde…
Ülkemizde “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” 1980 yılından sonra gündeme gelmesine rağmen uygulamaya konulması 2004 yılında mümkün olmuştur. Sağlık hizmetlerinin sermayenin birikim alanı haline getirilmesi demek olan bu proje özü gereği sağlığı ticarileştirmiş ve bu alanda sağlığın değil paranın kuralları geçerli olmaya başlamıştır.
Sermaye, birikiminin gereğini kısa zamanda yerine getirmeye başlamış, sağlık göstergeleri kaplumbağa hızıyla iyileşmeye doğru yol alırken harcanan para yani ilaç, tıbbi teknoloji ve özel hastanelerin cebine giren para tavşanı kıskandıracak bir hızla artmıştır.
Sağlık vasıtasıyla yapılan bu kaynak transferi çıkarılan Genel Sağlık Sigortası fonlarından, genel bütçeden ve insanların doğrudan kendi cebinden gerçekleştirilmektedir. Bu akışa da Sosyal Güvenlik Kurumu aracılık etmektedir.
Son günlerde “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” büyük bir viraja girmiştir ki dönüşü daha keskin bir şekilde yine ulus ve ulus ötesi finans sektörüne doğru olmaktadır. 03. 07. 2005’te 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na, 5396 sayılı kanunla yeni bir madde eklendi: Ek Madde 7. Bu madde ile kamu arazileri hastane yapımı için özel şirketlere bedava veriliyor. Sağlık Bakanlığı bu şirketlerin yapacağı hastaneleri 25 ila 49 yıllığına kiralıyor, yetmedi deyip temel sağlık hizmetleri dışındaki hizmetleri de bu şirketlerin yapmasını kabul ediyor bununla da yetinmiyor hastanelerde %70 doluluk garantisi veriyor.
Ve finansmanını da döner sermayeden yani Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kaynaklarından karşılamayı planlıyor ve de tüm işlemleri “Kamu İhale Kanunundan” muaf tutarak…
Basında, bu proje kapsamında ihaleye çıkarılan 1500 yataklı Kayseri Entegre Sağlık Tesisi için 137 milyon TL., 3056 yataklı Ankara Etlik Entegre Sağlık Tesisi için 319 milyon TL., 3056 yataklı Bilkent Entegre Sağlık Tesisi için de 289 milyon TL. yıllık kira bedeli saptandığı yazılmaktadır. Yani sadece üç sağlık kurumunun yıllık kira bedeli 745 milyon TL. olmaktadır.
Sırada 20 sağlık tesisinin daha olduğu ve bu kiraların 25 ila 49 yıl ödeneceği bilgisi dahilinde düşünüldüğünde “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”ndeki bu virajın ne keskin ve büyük olduğunu, doğrudan ulus ve ulusötesi şirketlere yöneldiği söylemek mümkün olmaktadır.
Peki, neyin pahasına?!.
Dr. Nedim İnce
Mersin / 13.11.2012






Son yorumlar