preload preload preload preload

Bilgisayar Televizyon ve Çocuk


11th Temmuz 2014 Köşe Yazıları 0 Comments

Bir önceki yazıda bilgisayar ve televizyonun bebekleri nasıl etkilediğinden söz etmiştik. Bebek hani bebek kalsa… Doğumundan sonra en hızlı büyümeyi ilk yaşında yapar ve doğum ağırlığının 3 katına çıkar. Ergenlikte bir istisna yaparak büyüme hızı yaşla azalır ve ergenlikten sonra durma noktasına gelir.

Çocuk artık konuşma yetisini kazanmış, sözel iletişimi daha yoğun kullanmaya başlamış, yürümeye de başladığından hareketlenmiş, gelişen el becerileri nedeniyle hayata daha müdahil olmaya başlamıştır.

Dinmek bilmez bir merak ile etrafını incelemeye başlar, araştırır, her şeyi kurcalar, soru yağmuru tanımı az gelir oluşturduğu soru cümlelerine. Oyuncudur. Anne, baba varsa kardeşi, arkadaşları, kısaca yakalayabildiği her kesle oynamak ister, oynar da…

Bunların sayesinde sözel iletişim becerisi gelişir, kendini daha iyi ifade eder. Çevresini hızla öğrenmeye başlar ve neler isteyip isteyemeyeceğini, neler yapıp yapamayacağını kestirir olur. Oyun ile yaratıcılığı gelişir, bilişsel kapasitesi artar, bedenini tanır, beden becerileri gelişir, daha da önemlisi işbirliği, paylaşma, birlikte eyleme gibi sosyal yetenekleri olgunlaşır. Öfke ve kavganın nelere mal olacağını öğrenir. Yorgunluğu fark eder, dinlenmek gerektiğini hisseder ve uyku onun için eziyet olmaktan çıkar. Kısaca sosyal bir birey olmada, toplum içinde kendine yer bulmada hızlıca yol alması yanı sıra bedensel ve zihinsel büyümesi sağlıklı bir şekilde gerçekleşir.

Kendisine zaman ayıran anne, baba ve yakınlarının okudukları hikâye kitaplarından, anlattıkları masallardan yeni dünyalar öğrenir, hayal kurması daha zenginleşir ve keyifli hale gelir. Gelişen yaratıcılığı ile kendi hikâyelerini anlatır ve yaratıcılığını besler, pekiştirir. Okumayı öğrenmeye, o hikâyeleri kendi okumaya can atar.

Bu süreçlerde gördüğü sevgi, yaşadığı ilgi, geliştirdiği yaratıcılığı ve yetenekleri kendine güvenini arttırır. Kendini ifade etmede sorunu kalmaz. Vicdanı, sorumluluk duygusu gelişir. Hayatının kutup yıldızı değerleri oluşur, olgunlaşır. Yaşamını anlamlandırır. Artık kendisine söylenenleri sorgulayarak değerlendirir ve yapıp yapmama konusunda sağlam bir irade geliştirir. Kısaca insanlara “çok kişilikli bir çocuk” dedirten bir kişiliği oluşur.

“Uyandım ki rüyaymış yukarıda anlattıklarım” diye yazsam şaşırmayacağınızı biliyorum. Çünkü artık bunları yaşama geçirecek zaman ve çabaların çoğunun yerini bilgisayar, televizyon ve pek akıllı telefonlar aldı. Ne anne, baba ve çevre çocuklara yeterli zaman ayırıyor ve sabır gösteriyor, ne de çocuklar bilgisayar oyunlarının kolaylığından, televizyonun çekiciliğinden ve hazzından uzak durabiliyor, tutuluyor.

Arkadaşlarıyla oyun denince bilgisayar oyunu anlayan, ses olarak sürekli mekanik bir sese maruz kalan, oyundaki hız nedeniyle beklemeyi öğrenemeyen, sabırla haşır neşir olamayan, el becerisi ellerindeki iki parmakla sınırlanan, her şey hazır sunulduğu için yaratıcılığı körelen, hayal kurmasına gerek kalmayan, hayatı eğlenceden ibaret sanan, dikkati dağınık, odaklanamayan, otizme ve hayatın anlamını uyuşturucu da aramaya eğilimli, sorumluluk duygusu ve vicdanı yeterince gelişmemiş bu çocukları nasıl ve kim yetiştiriyor?!.

Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji Dergisi’nde Doç. Dr. Şafak Nakajima’nın makalesinden bir alıntı.

“Susan Maushart adlı bir Amerikalı radyo programcısı kadın, ergenlik çağındaki üç çocuğunun sürekli teknolojik araçlar kullanmasından duyduğu kaygı nedeniyle 6 ay süreyle evdeki tüm digital bağlantıları kesiyor, cihazları ortadan kaldırıyor. Çocuklar yalnızca okul kütüphanesinde, dersleri için internet bağlantısından yararlanıyorlar.

Ve yaşadıklarını paylaştığı kitaptan alınan dikkat çekici sonuçlar:
• Çocukların dikkat eksikliği düzeliyor.
• Konuşmaları giderek daha akıcı ve anlamlı olmaya başlıyor.
• Kitap okumaya başlıyorlar.
• Ödevlerine yeterli zamanı ayırıyor daha çok araştırma yapıyorlar.
• Çevrelerine ve doğaya daha duyarlı hale geliyorlar.
• Geceleri internette vakit geçirmedikleri için daha erken yatıyorlar. Uykuları düzeliyor.
• Her kes kendi cihazında bir şeyler dinlemek ve oynamak yerine, bir birleriyle konuşmaya başlıyor, ailece daha çok şey paylaşıyorlar.
• Yemekler beraber yeniyor ve sofrada sohbet ediliyor.
• Yeni hobiler ediniyor, spor yapıyor, müzik aleti çalıyor ve eğlenceli oyunlar geliştiriyorlar.
• Daha az gergin oluyorlar.
• Gerçek bir dünyada yaşamaya başlıyorlar.
• Daha olgun oluyorlar.
• Sosyal becerileri gelişiyor.
• Kuralsız ve basit mesaj dili yerine, gramer kurallarına uygun ve içeriği dolu yazılar yazmaya başlıyorlar.”

Zor bir şeylerde söz ettiğimin farkındayım ama ödüllerinin bu zorlukla mücadeleyi teşvik edecek kadar da çekici olduğunun inkâr edilemez bir gerçek olduğunun da…

Diğer yandan teknolojiden kaçınmamak gerektiğini, yaşamın bir gerçeği olduğunu, onu kolaylaştırdığını biliyorum ve de çocuklarımızı zararlarından da koruyabileceğimizi…

Yıllar önce, çocuklarımızın üniversiteyi bitirene kadar ki dönemlerinde, evden televizyonu tamamen kaldırıp onun nimetlerini yaşamış biri olarak, yukarıdaki gerçeklerin canlı tanığı olduğumu da eklemeliyim…

Dr. Nedim İnce
Mersin / 22. 06. 2014

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email