preload preload preload preload

Bir an da olsa unutuyorum


23rd Mart 2021 Köşe Yazıları 0 Comments

BİR AN DA OLSA UNUTUYORUM

Günlerden bahar, çocukluğumun geçtiği köyde, ana kucağı, baba ocağındayım. Utangaç bir güneş ısıtsam mı tereddütleriyle bulutların arasından yüzünü bir gösterip, bir saklıyor.

Yürü, dedim, Gönen Çayı’nın suyu artmıştır, ne olduğunu kendi gözlerinle gör.

Köy çayın batısında, çayla arasında tarlalar ve Çanakkale asfaltı var. Bu asfalt çocukluğumda tüm ovaya yayılan Gönen Çayı’nın saldırısından korumuştu köyü, hem de iki kez.

Yola koyuldum, yol dediysem 200-300 metre. Çaya vardığımda suyun yatağını doldurduğunu gördüm. Seneler içinde yatağını derinleştirmiş olmasına rağmen taşkınlar için her iki yanına setler yapılmış olduğundan; çevresine yayılma umudunu kaybetmiş bir şekilde yolculuğuna hapsedildiği güzergahta devam ediyordu.

Çay boyunca yürüyüşüme devam ettim. Çimenlerin ve süslendiği kır çiçeklerinin, bahar geldi, çığlıklarını söğüt ağaçlarının duyup duymadığı henüz belli değil, ancak dikkatli bir göz içten içe bir hazırlık olduğunu dallarının uçlarındaki tek tük filizlerden fark edebilir. Sazların hala derin bir uykuda oldukları her hallerinden belli.

Çayda alışkın olmadığım bir görüntüyle karşılaştım: Martılar. Sürüler halinde çayda yüzüyor, sıkılınca havalanıp birkaç yüz metre uçup konduğu yerde yüzmelerine devam ediyorlardı. Denizden bir hayli içeride olduklarından mıdır nedir, bilindik gevezeliklerinden eser yok, sus pus olmuşlardı.

Dallarını suya vermiş yaşlı bir söğüt ağacına merhaba diyerek yanına oturdum. Bulunduğum yerin az üstünde çayın suyu hızlanıyor, hizama gelince de nazlı akışına dönüyordu. Hemen önümde kıyıya yakın küçücük bir ada vardı. Yukarıdan gelen sular adaya çarpıyor, bir an ne olduğunu şaşırıyor, sonra kimi ana yataktan, kimi ada ile kıyı arasındaki dar kanaldan geçiyor, adadan sonra tekrar buluşmanın sevinciyle sarmaş dolaş oluyor ve minik anaforlar oluşturuyordu.

Bu sevinci suya dalmış kalın bir söğüt dalı daha da arttırıyordu. Dala sarılıyorlar, bir kısmı çok sevmiş olacak ki dalın etrafından kıyıya doğru yönelip geriye dönüyor ve bir kez daha dolaşıp kucakladığı daldan sonra, arkadaşlarıyla buluşup minik neşeli anaforlarla denize kavuşmanın heyecanını tüm damlalarında duyarak yoluna devam ediyordu.

İçimin ürperdiğini duyunca uzunca süredir orada olduğumu fark ettim. Güneş bir bulutun arkasına saklanmış ve kıştan kalma hafif bir esinti bana buraya kadar demişti.

Dönüşümü biraz uzatarak, ovanın sulama kanallarını döşerken, eskinin tamamen ortadan kaldırılıp yeniden yapılmış, yabancılığını bir türlü üstümden atamadığım, yeni yollarından köye yollandım.

Çiftçiler tarlalarındaydı. Kimi meyve ağaçlarını buduyor, kimi ekinlerine gübre atıyor, kimi de tarlalarını sürerek tohuma hazırlıyordu.

Uzaklardan gelen köpek havlamalarına karışan çan sesleri bir yerlerde bir çobanın koyunlarını yaydığını haber veriyordu.

Toprakla, tabiatla insanın iç içeliği köyümde devam ediyordu. İçim ısınıyor.

Köyleri insansızlaştırma, kentlere boca etme politikalarının tüm soğukluğunu bir an daolsa unutuyorum.

Nedim İnce

Altınoluk /22.03.2021

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email