preload preload preload preload

Bozcaada


23rd Eylül 2014 Köşe Yazıları 0 Comments

Son yıllarda adı gün geçtikçe daha fazla duyulmaya başlayan, neredeyse ziyareti günün modası haline gelen Bozcaada’da bir gece geçirme kararı aldık. Geyikli’den adaya geçerken arkadaşlarıma şöyle dedim: “Ada betonlaşmadan, bakir halini görelim.”
Espri yanında, son on yılda ekonominin neredeyse motoru haline getirilen arazi rantının iştahını kabartacağı kaygısı da vardı, moda olmuş adanın.
Nitekim çok kısa bir süre sonra Hürriyet Gazetesi’ndeki bir haber bu endişemin yersiz olmadığını gösterdi. “Bu Plan Adayı Bitirir” başlıklı haber şöyle devam ediyor: “Çanakkale’nin köyü bulunmayan ilçesi Bozcaada’da, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca hazırlanan ve askıya çıkarılan 1/100 bin ölçekli çevre düzeni planıyla bakir kalmış koyların imara açılarak yapılaşması kaygısı yaşanmaya başlandı. Belediye Başkanı CHP’li Hakan Can Yılmaz, plana itiraz edeceklerini söyledi. Bozcaada sakinleri de “İnsanların burayı tercih etmelerinin tek sebebi, bakirliği, güzelliği, sakinliği, mahrumiyetidir. Adamızı bu haliyle seviyoruz, betonlaşmaya kesinlikle ’Hayır’ diyoruz” dedi.”
Bozcaada Belediye Başkanı Hakan Can Yılmaz; “Bozcaada’da böyle bir yapılaşmanın, ilçenin gerçekleri ile uymadığını ve hep bahsettiğimiz kentsel tarihi ve mimari dokusundan farklı yapılaşmalara sebebiyet vereceği endişesi taşıyoruz.” derken, adada yaşayan Çiğdem Sargın ise “İnsanların burayı tercih etmelerinin tek sebebi, bakirliği, güzelliği, sakinliği, mahrumiyetidir. İnsanların hiçbirinin bu adanın betonlaşmasını istemediğini bütün ada halkı olarak onları temsilen söyleyebilirim. Ada halkı olarak adamızı bu haliyle seviyoruz, betonlaşmaya kesinlikle ’Hayır’ diyoruz” demektedir. Diğer yandan yine bir adalı Fırat Tunabay konunun bir başka yönüne dikkat çekmektedir: “Bozcaada sadece Türkiye için değil dünya için de önemli bir ada. Bunun şöyle nedenleri var; Tarihsel ve kültürel açıdan. Türk-Rum ortak kültüründe yetişmiş, bağcılık ve şarapçılık kültürünü yaşatmış ve yaşatmaya devam eden bir yer. Bu adayı sıradan tatil beldeleri gibi görmek ve betonlaşmayı, ranta açmak Bozcaada’nın bitmesine neden olacaktır. Bu adanın bu haliyle korunması gerekiyor”
Bilgutay ve Berkay çifti on sene önce radikal bir karar vermişler. Adada bir bağ alıp içine taş evlerini yerleştirmişler. Bir süre sonra bahçesine imara uygun sekiz oda yaparak yaz aylarında bağcılığa butik turizmi de eklemişler. Bağın abileri kocaman badem ağaçları onlara isim konusunda ilham vermiş ve işletmenin adını “Bağbadem” koymuşlar.
Her ayrıntısında burada rafine bir zevkin hüküm sürdüğünü hissettiğimiz tertemiz odamıza yerleştikten sonra önündeki verandaya oturdum. Ve duyumsadığımı paylaştım dostlarımla SMS vasıtasıyla: “Çıplaklaşmaya başlayan ağaçlarla, Sonbahar’ın ezgilerini fısıldayan rüzgarın, önüne kattığı beyaz gri bulutlara köpükleriyle eşlik eden lacivert deniziyle harika bir Sonbahar günü yaşatan Bozcaada’nın derin huzuru…”
Ne yazık ki bu huzur rantın doymak bilmez iştahına kurban edilmek üzere…
İnanıyorum ki adalıların ve doğaseverlerin mücadelesi bir halk deyişi ile “iştahlarının kursağında kalmasını” sağlar ve bu güzelliklerden yararlanan ve yararlanacak olan yüz binlerin de bu süreçte olumlu destek sunmasını umarak, Bozcaada’nın bekareti korunur ve de bu tabiat güzelliğini yaşama fırsatı yüz binlerin elinden alınmaz…
Dr. Nedim İnce
Güllük / 23. 09. 2014

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email