Baltık ülkeleri olarak adlandıran Litvanya, Letonya ve Estonya, Rusya ve Bayaz Rusya’nın batısıyla, Baltık Denizi arasında yer alan üç küçük devlet.
Aynı coğrafyada yer alan, Baltık Denizi kıyısında yana yana dizili veBaltık Devletleri diye adlandıran bu ülkelerin, bu nedenlerden dolayı bir birine çok benzediği düşünülebilir. Ama durum hiç de öyle değil. Bu küçük ve nüfusu az ülkelerin etnik kökenleri, dilleri farklı. Bir birlerini anlamaları mümkün değil. Litvanya ve Letonya dili Hint- Avrupa dil ailesinde yer alırken Estonya dili Ural- Altay dil ailesindendir. Küçük bir coğrafyada bin seneyi aşkın beraber yaşamanın, tarihin bir döneminde siyasi bir birlik altında yer almanın getirdiği kültürel etkileşimler olsa dafarklılıkları ortadan kaldırmamış. Öyle ki hepsi Hıristiyan,ancak Litvanya’da Katolikler, Letonya’da Ortodokslar, Estonya’da ise Protestanlar çoğunluğu oluşturmakta.
Litvanya Baltık Ülkeleri’nin güneyinde yer alır ve yüz ölçümü olarak da en büyüğüdür. Başkenti Vilnius’tan önce Trakai kasabası ve gölü ilk uğrak yerimiz oldu. Anlayacağınız göller bölgesine adım da atmış bulunduk. Karay Türklerinin kurduğu ve hala bir kısmının yaşadığı bu kasaba, rengarenk ahşap evleri, yemyeşil gölü ve gölün içindeki küçük bir adada yer alan şatosu ile büyüleyiciydi. Karay Türklerinin Kırım’dan getirdiği ve artık oranın yöresel ve tarihsel böreği olan Kıbın’ın lezzetine diyecek yoktu.
Bin ikiyüzlü yıllarda kurulmuş ve o kimliğini hala koruyan, Avrupa Kıtası’nın coğrafimerkezi olan Vilnius’ageçtiğimizde bizi yoğun güvenlik önlemleri karşıladı. Ertesi gün NATO zirvesi yapılacakmış. Otobüsümüz kent merkezine sokulmayınca kenti yaya gezdik. Hoş bir tesadüfle Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın Türk Büyükelçiliğine gelişene rastlayan bir grup gezi arkadaşımız kendisiyle hatıra fotoğrafı çektirme şansı buldu.
Neris Nehri kenarında bulunan tarihi kentte Katedrali ve binasından ayrı yer alan kuleyi gördük. Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Belediye Binası, Vilnius Üniversitesi, St. John Kilisesi gördüğümüz başlıca yerler oldu.
Belediye Binası önündeki kent meydanında bulunan kutsal bir çeşmeden su içtik. Bu sayede Vilnius’a tekrar geleceğiz ve su içerken tuttuğumuz dileğimiz gerçekleşecek.
Pilies caddesinde gezme, alışveriş etme ve oturup bir şeyler içme fırsatımız oldu. Ardından NATO toplantısı nedeniyle kalamadığımız Vilnius’u, konaklamak içinKaunas’a doğru terk ettik. O sayede şirin bir kent olan ve basket takımından adı bize aşına, Kaunas’ı da görmüş olduk.
Yine ülke değiştirme zamanıydı ve sabah yola çıkıp öğle suları Riga’ya vardık. Letonya’nın başkenti olan Riga’da bin ikiyüzlü yılların başında kurulmuş. Şehrin ilk kurulduğu yer olan tarihsel merkezi “Vecrīga” UNESCO Kültür Mirası’na kabul edilmiş. Bu bölgede tarih adeta donmuş durumda. Ne tarafa baksanız karşınıza muhteşem bir Art Nouveau yapısı çıkıyor.
Sevdiğimiz ve burada yaşanabilir dediğimiz adeta tarih içinden fışkıran,Daugava nehri kıyısındaki Riga, tarih boyunca önemini yitirmemiş bir liman kenti. Denizden biraz içeride olması nedeniyle denizden gelecek saldırılara karşı korunaklılığı bu önemin tarih boyunca sürmesine imkan tanımış.
Özgürlük Anıtı, Lamia Saati ki Rigalıların buluşma noktasıymış, St. Peter Kilisesi, Kara Kafalılar Evi ki tarihte ticaret için gelen tüccarların kaldığı bir han olduğu için bu adı almış, zira gelen tüccarların çoğu esmer insanlarmış ve Letonyalılar şimdi de olduğu gibi o zamanlarda onlara kara kafalı diyormuş, Dome Katedrali gördüğümüz yerler oldu; kent meydanı çevresindeki cafe- barlar da geceleri aktığımız yerler…
Riga’yı sevsek de göreceğimiz daha çok yer var deyip Estonya’ya doğru yola çıktık. Upuzun kumsal Baltık sahillerini yalayan yoldan başkent Tallinn’e vardık.
Estonya’nın başkenti Tallinn’inkelime anlamı Danimarkalıların Kenti imiş ve neden bu ismin konulduğuna dair rivayetten öte bir şey yokmuş.
Kent’in Viru kapısı, günümüz dünyasından Ortaçağ’a geçen bir kapı adeta. Surlar dört kilometre uzunlukta, kalın ve yüksek; surları ve sur içi çok iyi korunmuş bir Ortaçağ kenti.
Alexandr Nevsky Kilisesi, Belediye Binası, Parlamento Binası, şehir surları gezip gördüğümüz yerler oldu; Olde Hanse isimli, Ortaçağdan bu yana üretilen özel ballı birasını içtiğimiz, Ortaçağ’dan bu yana aynı yerde hizmet veren restoranı da soluklandığımız yer.
Belediye Binasının önündeki eski kent meydanında1420 yılından bu yana faaliyetini sürdüren, bir kısmı müze, belki de Avrupa’nın hala aktif en eski eczanesi görülmeye değer yerlerden biriydi.
Eski kent meydanı Avrupa’da ilk Noel ağacının süslendiği meydan olmakla da ünlenmiş. Her Noel’de bu gelenek sürdürülüyormuş.
Sur dışında kentin modern kısmı var. Bilişimde ileri gitmiş ve bu sayede zenginleşmiş bir kent. Yaya yolunda, bir ışıkta yeşili bekleyen art arda dizili beş altı küçücük otonom aracı görmek kimseyi şaşırtmıyor mesela.
Baltık ülkelerini arkamızda bırakarak Helsinki Körfezi güneyinde önemli bir liman kenti olan Tallinn’den Feribotla karşı yakadaki bizi bekleyen Helsinki’ye geçtik.
Gezi bitmedi ama yazı için yer bitti.
Haftaya Helsinki’den devam.
Nedim İnce
Altınoluk /26. 07. 2023
2 Kisi Yazmis
Tarih Ağustos 1st, 2023
Kaleminize sağlık harika bir anlatım olmuş yeniden gezmiş gibi oldum…
Tarih Ağustos 8th, 2023
Tuttuğunuz dilekler umarım gerçekleşmiştir….