“Tüm bireysel ve toplumsal yoksulluğun sebebi, çalışma tutkusudur.”
Paul Lafargue
Defalarca gözlemlediğim bir şey, torun deyince torun sahibi olanların çok büyük kısmının gözlerinin içi gülüyor.
Torundan söz açmaya görün büyük bir coşkuyla saatlerce söz eder torunundan; torunundaki bitmek tükenmek bilmeyen enerji büyükanneye, dedeye geçmiştir.
Bunu soyun devam içgüdüsüyle açıklamak mümkündür ama eminim ki eksik kalır.
Üreme içgüdüsü insan soyunun devamını sağlarken, besin üretimindeki artış ömrün uzamasını, sayılarının çoğalmasını kolaylaştırmıştır.
Biraz daha yakından bakıldığında çocukların yaşamasına, ömrün uzamasına etki eden bir şey daha görülür: Büyükanne
Büyükanne çocuk sahibi olamayacak yaşa kadar hayatta kaldığında, çocuk sahibi olan çocuğuna destek olmakta, bildiklerini ona aktarmakta, torununun bakımına katkı sunmakta ve onun hayatta kalma olasılığını arttırmaktadır.
Nüfusun artmasına, ömrün uzamasına doğrudan etkileyen kişidir büyükanne.
Üreme yetisini kaybetmiş büyükannenin bu davranışını üreme içgüdüsüyle açıklamaya kalkmak zorlama olur gibi.
Onun yerine sevgi dersek, birçok insanın, özellikle büyükanne ve dedelerin hep bir ağızdan eveet diyecekleri kuşkusuzdur.
Nedir torunu, torun sevgisini farklı kılan; bu sevinci, coşkuyu oluşturan?
Eminim bunun sayfalarca sürecek birçok yanıtı vardır.
İlk akla gelenlerden bir kaçından söz etmek isterim.
İlk yanıt yazının giriş alıntısında…
Büyükannenin, dedenin çalışma tutkusu daha başka bir deyişle zorunluluğu büyük oranda ortadan kalmıştır.
Kafasında ve gündelik yaşantısında torununa yoğunlaşacak, onunla ilgilenecek zamanı vardır.
Erich Fromm’a göre sevgiyi oluşturan etkinliklerden biri olan ilgiye, hayata karşı azalan sorumluluğun toruna aktarılmasıyla sorumluluk eklenir, ona duyduğu büyük saygıyla birlikte, bunların tümünü de o zamana kadar edindiği bilgiyle taçlandırır ve sevginin var olması kaçınılmaz hale gelir.
Bu sevgiyi toplumsal ve yaşamsal koşullar de besler; çocuğuna gerek toplumsal görenekler gerekse çalışma koşulları nedeniyle sevgisini yeterince gösteremeyen anne ve baba, büyükanne ve dede olunca bu zincirlerden kurtulur, içinde biriktirdiği sevgiyi özgürleştirir, bir sevgi yumağı haline getirir torununu.
Sevginin temel koşullarından biri olan karşılıksız olmasını torununda doyasıya yaşar ve sevginin sevgi doğurduğunu görerek coşar.
Kendini yararsız bir tüketici hissettiği zamanlarda torun imdadına yetişir, tekrar değerli olduğunu hisseder, yaşama tekrar bağlanır.
Okula başladığını bir göreyim…
Mezuniyet törenine bir katılabilsem…
Mürüvvetini görmeden gözlerimin kapanmasını istemem…
Bu uzar gider ve ömür de…
Ve de anayurdumuz çocukluğumuza tekrar dönerek…
“Hayatta iki dönem çocuk olunur. Bir çocukken, birde torunun ile evcilik oynarken.”
Nedim İnce
Altınoluk / 19. 07. 2022
7 Kisi Yazmis
Tarih Temmuz 20th, 2022
Nedim hocam,
Ellerine ve emeğine sağlık…💐
Tarih Temmuz 20th, 2022
Bir nene olarak duygularıma tercüman olmuşsunuz. Çok teşekkür ederim. Sevgiler İstanbul’dan
Tarih Temmuz 20th, 2022
Sağlam tesbit…👍🏻👍🏻👏🏻👏🏻👏🏻
Tarih Temmuz 20th, 2022
Tebrik ederim aziz dostum, başarılarının devamını dilerim. Sayfan hayırlı olsun!
Tarih Temmuz 20th, 2022
Sevgili Nedim kardeşim, harika bir yazı ve tespit. Bizim açımızdan son derece gönül okşayıcı ancak yazıyı okurken çok bilindik şu söz aklımdan geçti. “Yabancının ihtiyarı köpek bakar Türkü mü ihtiyarı bebek bakar” Sanırım Türk’ün ihtiyarı kendisini hayatta tutacak başkaca aktivitelere ekonomik imkanı bulamadığından hala çekirdek ailesinin yükünü taşımaya devam ediyor
Tarih Temmuz 21st, 2022
Kutluyorum dostum, çok güzel.
Tarih Temmuz 27th, 2022
93 yaşındaki annem ve 6 yaşındaki torunumun evcilik oynamasını bir görseniz .