preload preload preload preload

14 Mart


15th Mart 2022 Köşe Yazıları 0 Comments

Biraz ilgili olan hemen herkes biliyordur 14 Mart Tıp Bayramının tarihini. Yine de kısaca anımsatayım istiyorum.

Yıl 1919, İstanbul işgal altında. Askeriye Tıbbiye de bundan nasibini almış, okulu işgal kışlası yapılmış. Öğretim tavan arasına taşınan yatakhanelerde kalan öğrencilerle küçük bir bölümünde sürdürülmektedir. İki öğrenciden fazlasının bir araya gelmesi yasaktır. Öğrenciler Tıbbiyeli Hikmet önderliğinde işgali okulda protesto etmek için örgütlenir. Okul idaresine askeri tıbbiyenin kuruluş tarihi olan 14 Mart’ta resmi kutlama yapılmasını önerirler. İşgal kuvvetlerinden izin alınır. İşgal komutanı da salondadır. Konuşmalar yapılırken tavan arasına saklanan dev Türk bayrağı okulun ön cephesine asılır. Öğrenciler gizledikleri pankartları çıkararak salonda ve sonra da bahçede işgali protesto ederler.

14 Mart’ın ilk kutlanışı tıbbiyeli öğrenciler ve hekimler tarafından düşman işgalinin protestosu şeklinde başlamış ve o yıldan bu yana hekimlerin yurtseverliğinin, bağımsızlık aşkının, meslek sevgisinin zirve yaptığı günler olmuştur.

Hekimliğin atası olan büyücü, şaman ve rahipler, bilgi biriktikçe yerini hekimlere bıraktılar. Tıp tarihinde hekimliği inanç ve dinsel öğelerden kurtaran, bilimsel temellere oturtan kişi olarak Hipokrat gösterilir. İbni Sina da hekimliğin bilimsel temellerini inşa eden önemli bir hekim olarak tıp tarihinde yerini alır.

Hekimlik çok özel bir meslektir. Özelliği sanıldığı ya da ileri sürüldüğü gibi hekimlerin kendisinden kaynaklanmaz. Mesleğin içeriği, yaptığı işlerdir onu ayrıcalıklı kılan ve bu mesleği yapan hekimlere bu ayrıcalığı sunan.

Hekimler mesleklerini yapabilmek için iyi ve uzun bir eğitim almak zorundadırlar. Yaptıkları meslek bir yana aldıkları eğitim sonucunda kazandıkları farkındalıkla toplumsal sorumluluğu yüksek bir meslek gurubudur. Tarihin hemen her döneminde toplumsal hareketlerde zaman zaman öncü roller üstlenmişlerdir. Bu da mevcut düzenle, siyasi iktidarla karşı karşıya gelmeyi kaçınılmaz kılmıştır.

Hekimlik öncelikle insanların hasta olmasını engellemek için uğraş verir. Mesleğin bu özelliği insanların hasta olmasını kolaylaştıracak çevresel etkenlere duyarlılığı ve müdahaleyi gerektirir. Bu nedenle iktidarlar bu durumu otoritesine karşı bir davranış olarak yorumlayıp hoşnutsuzluğunu dile getirebilmekte, hekimlik mesleğinin kontrol altına alınması gereken bir meslek olarak görebilmektedirler.

Hekimler toplumların yıkıma uğradığı savaş, salgın hastalık ve doğal afetlerde felaketlerin tam ortasında yer alırlar.

Savaşın yıkımını en yakından gözleyen, çekilen acıları dindirmeye, bozulan sağlığı düzeltmeye çalışan, bunu yaparken de fiziksel ve ruhsal tüm tehlikeleri göze alan, yaşayan bir meslek gurubudur. İnsanlığın kötülüğünün sonuçlarını, insana rağmen, insanlarla onarmaya çalışır.

Toplumu kavuran salgın hastalıklarda, günümüzde Covid 19 pandemesinde görüldüğü gibi, yıkımın tam ortasında canı pahasına insanları ve toplumu koruma çabasındadır.

Doğal afetlerde en olumsuz koşullarda acı çekenlerin, yaralananları hemen yanı başındadır.

Toplumun her türlü felaketinde toplumun tam içinde olan hekimlik mesleğinin toplumsal olaylara duyarsız kalması işi gereği istese de yapabileceği bir şey değildir. Müdahil olmak, siyaset alanına girmek zorundadır.

Hekimlik çok uzun ve meşakkatli bir eğitim gerektirir. Mezun olmak yetmez bu eğitimin meslek hayatı boyunca sürmesi gerekir. Bunu yapan yine hekimlerdir. Tıp öğrencilerini, uzmanlık öğrencilerini yetiştiren, topluma ve hastalara doğru ve hızlı sağlık hizmeti verme becerilerini kazandıran yine hekimlerin kendisidir. Tıp Fakültelerinde tıp hekimi ve uzmanlık eğitimi veren hekim öğretmenler, eğitim hastanelerinde tıpta uzmanlık eğitimi veren hekim öğretmenler, bir yandan sağlık hizmeti verirken bir yandan da bu hizmeti veren hekimleri yetiştirirler.

Hekim ve uzman hekim yetiştirmede yaşanacak bir eksiklik, ülkenin sağlık hizmetinde büyük sıkıntılara yol açma tehlikesini barındırmaktadır: önlenebilir acılar, sakatlıklar, ölümler artabilir iyi yetişmemiş hekimlerin ellerinde ve sağlık hizmeti kalitesi düşer, harcanan para artar.

İyi hekim yetiştirmek, yetişen hekimin mesleki becerisini güncel tutmak, çalışma koşul ve ortamını hizmet kalitesini arttıracak şekilde hazırlamak, hekimlerin işlerini hatasız bir şekilde yapmasını sağlarken, kişisel ve toplumsal sağlığa doğrudan olumlu katkı sunacaktır.

İnsanın en çaresiz olduğu anlardan biri hasta olduğu, acı çektiği, ölümün soğuk nefesini hissettiği anlardır. Bu anlarda sığındığı kişi hekimdir ve hekim tüm çıplaklığıyla bu çaresizliğe tanık olur ve bunu gidermek için tıbbın olanakları, içinde bulunduğu koşulların imkanları çerçevesinde elinden gelen her türlü çabayı gösterir.

Bu çaba bir yandan kutsal kılar hekimi hasta gözünde; acısını dindirmiş, sağlığına kavuşmasına katkı sunarak ölümü uzaklaştırmıştır, bir yandan da huzursuzluk duyulan biri haline getirir; hastanın bu çaresizliğine tüm çıplaklığıyla tanık olmuştur. Hasta hekim ilişkisinin ‘ne onsuz, ne de onunla’ haline getiren unsurlardan biridir. O nedenle hekim hem çok sevilir o nedenle hekim fırsat bulundukça hem çok yerilir…

Hekimlik insanın en çok yorulduğu yaşam- ölüm çizgisinde yer alır, bu çizgide yaşam lehine müdahalede bulunur, yaptığı bu yıpratıcı iş onu toplumda ayrıcalıklı kılar.

Hekimlik mesleği insanlık tarihi kadar eskidir; saygınlığını köklü bir meslek olması nedeniyle sadece yaptığı işten değil tarihten de alır.

Hekimlik bu kadim toprakların kadim mesleğidir.

Hiç kimse, hiçbir kurum, hiçbir iktidar hekimlerin saygınlığını azaltma, onurunu kırma, bu topraklardan gönderme gücüne sahip değildir.

Her yıl olduğu gibi, bu sene de tıp bayramı14 Mart’ta tarihsel ruhuna uygun bir şekilde kutlandı.

İnsanını, yurdunu, mesleğini seven hekimler, bu yılki tıp bayramında, işlerini yapmalarını git gide zorlaştıran, verdikleri hizmetin kalitesini düşüren koşulları toplumla paylaşarak, düzeltilmesi için, örgütlendikleri oda ve sendikaların önderliğinde, büyük g(ö)revi hastaların zarar görmesini engelleyecek şekilde büyük bir disiplinle hayata geçirdiler.

Burada olduklarını…

Binlerce sene bu topraklarda hizmet verdiklerini, daha iyi koşullarda hizmet vermek istediklerini…

Tekrar ve hep bir ağızdan dile getirdiler.   

Nedim İnce

Ayvalık / 15. 03. 2022

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email