Golden Globe Race 2022’yi 234 günde dünya turunu tamamlayarak Minnehaha adlı teknesiyle Altın Globe Ödülü’nü kazanan ilk kadın yelkenci olan Güney Afrikalı Kirsten Neuschäfer’la ilgili bir yazıya rastladım Cumhuriyet Gazetesi’nde. Elif Günsel 02. 07. 2023 te yayımlanan yazısını “Gerçek Cazibe Zorluktur” başlığıyla kaleme almış. Yazıda yarışın kurallarından ve zorluğundan söz ederken, yarışmacının zorlu bir fırtınada teknesiyle kurduğu ilişkiye de yer vermiş.
Yazıyı, kadınların mücadele gücünün önemine vurgu yaparak,“Kadınların denizcilik gibi erkek egemen bir alanda da başarılı olabileceklerini göstermek, toplumda cinsiyet stereotiplerine meydan okumak için önemli bir adım. Bu hikâyeler, kadınların her alanda var olabileceğini ve zorlukları aşabileceğini göstererek genç kızlara ve kadınlara rol model olabilir.” diye bitirmiş.
Kirsten Neuschäfer’ın, fırtınaya girdiğinde Minnehha adlı teknesiyle yaptığı diyalogu, Elif Günsel bize şu şekilde aktarıyor:
“(..)Fırtına, gökyüzünü karartmış, siyah bulutlarla kaplamıştı. Poseidon’un şimşekleri Cape Horn semalarında çakarak adeta gökyüzünü parçalıyordu. Minnehaha, korku filminden bir sahneyi andırırcasına, dümendeki cesur kaptanı sayesinde rotasında kahramanca ilerliyordu. Birbirlerinden başka hiç arkadaşları yoktu bu zorlu seyri onlarla paylaşan. “Minnehaha, seninle beraber fırtınaya karşı koymak için buradayım. Birlikte bu zorlu yolculuğu tamamlayacağız. Her bir sarsıntıda, her bir dalga vurduğunda birbirimize destek olacağız. Çünkü biz bir ekibiz, güçlüyüz ve bu fırtınayı yeneceğiz. İleriye bakalım, çünkü bizi bekleyen güzellikler var. Hazır mısın?”
Gürültülü dalgaların arasında, “Evet, Kristen! Hazırım! Bütün gücümle seninle birlikteyim. Haydi, bu fırtınanın üzerinden geçip, zaferin tadını birlikte yaşayalım. Seninle beraber her şeyi başarabiliriz” şeklinde yanıt verdi.(..)”
Bunu okuyunca; Evet, dedim, böyle konuşmaları başkaları da yapmış.
Geçen hafta sizlerle paylaştığım İyon Denizi yazımdan sonra İyon Denizi’nden tekrar söz etme fırsatı verdi bana Elif Günsel…
Daha önce söz ettiğim, İsola’dan başlayıp Çeşme’de biten yelkenli tekneyle seyrimizin bir parçası da İyon Denizi’nde oldu.
Gökyüzünde muhteşem bir dolunay vardı. Rüzgar bir yelkenli teknenin istediği hızda ve yönden esiyordu; 20- 25 knot civarında ve bazen iskeleye dönse de genellikle iskele kıç omuzluktan.
Vardiyada olması gerektiği gibi tek başınayım. Deniz, yıldızlar, muhteşem dolunay ve dümen tuttuğum, komutlarıma harfiyen uyan bir yelkenli tekne. Kamarada derin bir uykuda olan Ergun Yıldıral’ı saymazsak, o koca evrende tek başınayım.
Rüzgara giriyorum, hızlanıyoruz. Tekne mutlu, tekne şahlanıyor. O anlarda onunla konuşmaya başladım. O da bana yanıt vermekte gecikmedi. Özele girdiği için konuştuklarımız, tekneyle aramızda kalacak.
Belki de bir daha yaşayamayacağım bir şeyin içinde buldum kendimi: Tekne ve ben bir bütün olmuştuk. Ben mi teknenin bir parçasıydım, tekne mi benim bir parçam oldu, bilemedim…
O anda yaşadığım duyguları kelimelerle ne kadar tanımlayabilirim, bilemiyorum…
Bilmem bir yana, benim ifade etme becerim buna imkan tanımaz zaten…
Mutlaka yazmam gerekiyor, ben kolayına seyir yapar, bazen biraz zora koşarken yaşadıklarımın benzerliği sadece tekneyle kurduğum diyalog çerçevesindedir. Yoksa Kirsten Neuschäfer’ın, Minnehha adlı teknesiyle kurduğu diyalog koşullarıyla yakından uzaktan ilişkisi yoktur.
Deniz böyle bir şey.
Hele yelkenli bir teknede bambaşka bir şey…
Nedim İnce
Altınoluk / 02. 07. 2023
Deftere Yazanlar
Tarih Ağustos 8th, 2023
Bunlar da bir kitapta toplanmalı bence..