preload preload preload preload

Deniz Özcan


27th Eylül 2021 Köşe Yazıları 0 Comments

DENİZ ÖZCAN

Bu dünyadaki yolculuğunu tamamlayan Deniz, eşi Muzaffer’i, güzel kızı Ayşegül’ü ve sevenlerini derin bir acı içinde bırakarak sonsuz yolculuğuna devam etmek üzere aramızdan ayrıldı.

Sınıf arkadaşım,1980 Ankara Tıp mezunu Deniz, geçtiğimiz Şubat sonunda aramızdan ayrılan bir sınıf arkadaşımızın ardından yazdığım yazı üzerine telefon etti. Yazılar hakkında zaman zaman yaptığı cesaretlendirici konuşmalardan birini yapacağını düşündüm.

“- Yazın yine çok güzel” diye söze başlayınca haklıymışım duygusunu yaşarken…

“- Benim arkamdan ne yazacaksın çok merak ediyorum.” diye sürdürdü konuşmasını ve beni alt üst etti. Hissettiğim derin bir acıydı; şimdi de beni ele geçiren…

Amansız hastalığıyla amansızca mücadelesini sürdüren, bu dünyada kaldığı her günde şimdiye kadar gösterdiği sevginin çoğalarak sevgi olarak kendisine döndüğünü gören, yıllardır insanlara gösterdiği şefkatin derinleşerek kendisine yöneldiğini hisseden güzel insanın bu sözlerinin duygusal yükünü biraz hafifletir umuduyla, 2 Mart’ta yayımlanan ‘Bir Başkadır’ başlıklı yazıyı Deniz’e ayırdım:

“ “İstanbul’da mimozalar açtı. Sakuralar yeni açmaya başladı. Bu Baharı müjdeliyor.”

Böyle yazıyordu sevgili Deniz, Ankara Tıp’tan sınıf arkadaşım, Ankara Tıp sınıf arkadaşlarımızdan oluşmuş bir sosyal medya grubuna.

Mart ayının ilk gününde hele de soğuklardan, kardan kıştan yeni kurtulmaya başladığımız bu günlerde baharın müjdecisi ancak derin mavi gözlerinde duygular okyanusunu barındıran Deniz gibi hassas bir arkadaşım olabilirdi.

Hassas insanların kalpleri o kadar sevgi doludur ki her zaman iyilik için çarpar; ilk önce onlar fark eder güzelliği ve en çok onlar paylaşır güzellikleri daha da çoğalsın; tüm insanlığı sarsın, sarmalasın diye…

Gönülleri o kadar engindir ki dünyanın tüm çirkinliklerini toplamak isterler gıkları çıkmadan; başkalarına kalmasın diye…

En çok onlar acı çeker; başkalarına bırakmamacasına…

En çok onlar saydamlaşır gündelik hayatta…

En çok onlar taht kurar gönüllerde; çoğu kez farkında olmasa da(..)”

Deniz Özcan Ankara Tıp’tan mezun olduktan sonra aynı fakültede Patoloji ihtisası yaptı. Kusursuz kişiliğine eklenen çalışkanlığı, meslek aşkı ve disiplini kısa sürede Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Patoloji Klinik Şefi ve bilimsel çalışmaları da doçent olmasını sağladı. Onkolojik Patolojide ülkenin sayılı bilim insanları arasına katıldı. Hastalara verdiği hizmetin yanı sıra hastalara hizmet veren birçok Patoloji Uzmanı yetiştirdi.  Çalıştığı, yaşadığı ortamlara eşsiz bir insan olarak sevgi kattı, huzurun kaynağı oldu, güzelliklerle bezedi.

Ne yazık ki çok erken sayılabilecek bir yaşta, dünyaya daha nice iyilikler katabilecek iken taht kurduğu gönüllerde sonsuza kadar yerini alıp sonsuzluğa karıştı ardında nice acılı insan bırakarak.

Fakültede altı sene aynı staj grubunda yer alan Galip Deniz de bunlardan biri:

“Bugün hiç düşünmeden ARKADAŞIM diyerek gurur duyacağım bir insanı kaybetmenin üzüntüsü içindeyim. Okulda numaralarımız çok yakın olduğu için yıllarca aynı gruplarda ders yaptık, onun gibi her zaman güler yüzlü, sevecen, güvenilir, etrafına pozitif enerji saçan bir okul arkadaşım olduğu için kendimi şanslı sayıyorum. Çok stresli, sorunlu okul yıllarında, staj gurubu benim için huzur ve güven adası idi bunu sağlayanlar başında da sevgili Deniz geliyordu. Huzur içinde yat sevgili arkadaşım, seni unutmayacağım.”

Dostu, arkadaşı Naran Özdemir’in yazdıkları onu tanımlayan birçok iletiden sadece biri:

“Canım Deniz, tanır tanımaz sevilen nadir insanlardandı. Melek gibiydi gerçekten. Üzüntümü tarif edemem. Umarım bir gün bir yerlerde karşılaşırız tekrar.”

Deniz’in sonsuzluğa karışmadan önce ne kadar sevildiğini doyasıya yaşamış olması belki de tek teselli kaynağımız.

O yine piyanonun tuşlarına, gitarının tellerine zarif dokunuşlarıyla sonsuzlukta; sonsuzluğu güzelleştirmeye devam edecek sonsuza dek…

Işıklar içinde yol alasın sevgili güzel arkadaşım…

Nedim İnce

Ayvalık / 27. 09. 2021

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email