preload preload preload preload

Ülkemizde Gıdada Sürdürülebilirlik


11th Aralık 2018 Köşe Yazıları 0 Comments

BloombergHT’nin haberine göre, Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı’nın (BCFN) The Economist Intelligence Unit (EIU) işbirliğiyle hayata geçirdiği gıda sürdürülebilirlik endeksine göre, üç temel başlıkta, 38 gösterge ve 90 kriter üzerinden yapılan değerlendirme sonucu Fransa, gıda sürdürülebilirliği alanında hayata geçirdiği uygulamalarla endeksin lideri oldu.

Endekste Hollanda ikinci, Kanada üçüncü, Finlandiya dördüncü, Japonya beşinci olurken, Birleşik Arap Emirlikleri ise listenin sonunda yer aldı.

Dünya nüfusunun yüzde 80’ini ve gayrisafi küresel hasılanın yüzde 90’ından fazlasını temsil eden endekste, bu yıl ölçümlenen ülke sayısı ise 34’ten 67’ye çıkarıldı.

Türkiye, yetersiz beslenmeyi önleme, sürdürülebilir tarım, su yönetimi, hava kategorisi ve iklim değişikliğini önlemeye yönelik uygulamalarıyla yüksek puan almasına rağmen, bu yıl değerlendirmeye alınan ülke sayısı artan endeksin genel sıralamasında 58’inci sırada yer bulabildi.”

Haber birçok gazetede yer aldı. Araştırmaya katılan 67 ülke arasında, gıda sürdürülebilirlik endeksinde 58. olmanın düşündürdüğü şey, ülkemizde açlığın bir toplum sorunu olarak çok uzak olmadığıdır.

Tohum Yasası, Şeker Pancarı Yasası, Tütün Yasası, Maden Yasası gibi daha birçok yasal düzenleme yapıldı son yıllarda; ulusötesi tarım ve gıda şirketlerinin istekleri doğrultusunda.

Tarımdaki destekler kaldırıldı ya da yok denecek kadar bir düzeye indirildi.

Tarımla geçinenler geçinemez oldu. Kırlar, köyler, topraklar boşaldı, boşaltıldı. Her yıl daha fazla ekilebilir toprak kendi haline terk edilmeye başladı.

Nasıl olmasın ki son on iki ayda TUİK verilerine göre ÜFE %45,1 iken tarım’da bu %16.02 de kaldı. Bu bir yana % 25.24 olan TÜFE’yi bile yakalayamadı. Yani tarımla geçinenler, gıda üretenler çok ciddi bir şekilde yoksullaştı.

Endüstriyel tarımla verimini yitiren toprağı, aşırı otlatma ile özelliğini, madencilik ile alanını yitiren merayı, kirlenen hava ve su ile besin değerini yitiren tarım ürününü de hesaba katığımızda durumun ciddiyeti daha da artmaktadır.

Küresel ısınmanın getirdiği sel- kuraklık döngüleri, bitkilerin yüzbinlerce senede oluşturdukları döngülerinin değişen iklim nedeniyle bozulması gıda üretimini küresel ölçekte de tehdit etmektedir.

Öyle anlaşılıyor ki gıda çok kısa bir zaman içinde insanın en stratejik sorunu olacaktır. Ve ülkemizde olmaya başladı bile…

Siyasi iktidarın, iktidarların önlerine en temel hedef olarak gıda güvenliğini koyması gerekir. Tarım göz bebeği olmalı ülkenin ve kentlerden, hem kendinin hem de ülkenin karnını doyuran topraklara göçün koşulları, ivedilikle oluşturulmalıdır.

Sağlıklı, sürdürülebilir tarımın ve gıda güvenliğinin en temel unsurlarından biri olan küçük çiftçiliğin desteklenmesi, geçimlerini rahatlıkla sağlayacakları ve yaşayacakları bir ortamın oluşturulması elzemdir. Bu aynı zamanda kırların, köylerin yeniden dolması, ekilebilir topraklarda boş yer kalmaması, meraların şenlenmesi, açlık tehlikesi sorununun büyük ölçüde çözülmesi demektir.

Tarlalarımıza, meralarımıza, ormanlarımıza, suyumuza ve havamıza büyük bir hassasiyetle sahip çıkılmalıdır…

Yoksa açlıktan bir birbirimizi yememiz yakındır…

Dr. Nedim İnce

Altınoluk / 11. 12. 2018

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email