preload preload preload preload

Venedik


21st Haziran 2023 Köşe Yazıları 1 Comment

Aile dostlarımız Süreyya ve Nüvit ile on günlük bir seyahate çıktık. Gezi planlamasını en ince ayrıntısına kadar Nüvit yaptığı için kafamız rahattı; biliyorduk çünkü onun titizliğini.

İlk durak Venedik oldu: Suşehri, kanallar kenti…

Büyük bir lagünün içinde küçük bir adaya kurulmuş Venedik, ha battı batacak izlenimini veren.

Lagün etrafındaki coğrafya yemyeşil. Yerleşimler sık ama küçük küçük. Tahmin edebileceğiniz gibi tertipli ve temiz.

Vedenedik’in ilk uyandırdığı his; tarihi dondurup önümüze koymuşlar şeklinde oldu. Çevresindeki birkaç adayı da gezdiğimizde aynı his çıktı karşıma.

İkinci his de dünya burada şeklindeydi. Dünyanın dört bir tarafından gelen insanlar doldurmuştu her tarafı.

Binaların hepsi yapıldığı tarihlerin özelliğini taşıyor. Bugüne kadar nasıl korunduklarını düşünürken gözüme sık sık çarpan restorasyon çalışmaları yanıtı vermiş oldu.

Venedik’te ulaşım ya yürüyerek ya da kanallardan gerek toplu taşıma, gerekse taksi yapan teknelerle oluyor. Özel tekneler de gördüm ama sayısı çok fazla değildi.

Toplu taşıma tekneleri ve yanaştığı iskeleler, bir örümcek ağı gibi tüm kenti sarmış kanallarda ve lagünde arı gibi çalışmaktalar. Gitmek istediğiniz hemen here yere tekne olmakla birlikte kalabalıkları İstanbul dolmuşlarını aratmamakta.

Gondollar kentin sembolü, bunu sağır sultan bile öğrendi. Gidince öğrenilen bir şey daha var en turistik araçları da aynı zamanda. Gondolları anlatan kitaplar mutlaka vardır; o kadar çok ayrıntıyı barındırıyor içinde. Genellikle ana kanallardan uzak duruyorlar. Daha çok büyük teknelerin girmediği, giremediği küçük kanallarda gezintilerini yapıyorlar. Seyrek de olsa aryalar yükselen gondollara da rastladık.

Hemen herkesin Venedik’te, bu dar kanallarda bu kadar çok tekne birbirleriyle çarpışmadan nasıl seyir yapıyor diye şaşkınlığa düşmemesi mümkün değil.

Venedik pahalı bir kent; her turistik kentin olduğu gibi diyeceğim ama bu biraz daha pahalı. Yine de her kentte olduğu gibi hesaplı yerleri de var. Nüvit’in hazırlıktaki titizliğinden bunu öğrendik. Değişik lezzetleri ‘La Cantina’ gibi salaş yerlerde makul fiyata tadabildik.

Müzeler kenti Venedik. Adım başı bir müzeyle karşılaşıyorsunuz. En meşhuru Dükler Sarayı. Hakkını vererek gezmeye kalkarsanız kaç günde içinden çıkarsınız bilemem.

Dükler Sarayı’nın ihtişamından Venedik’in ticaretle bir zamanlar ne kadar zenginleştiğini görmek mümkün. Duvarları ve tavanları süsleyen büyük resimler ise ticaretin yanı sıra büyük bir şiddetin de buna eşlik ettiğini gösteriyor tasvir ettiği savaşlar, çatışmalarla.

Zindanını gezerken sarayın, bu şiddeti iliklerinize kadar duyumsuyorsunuz.

Toplu taşım ve müzeler için kalacağınız gün kadar bilet alırsanız internetten, gezmenizin maliyetini düşürebiliyorsunuz.

Adım başı katedrallerle, büyük kiliselerle karşılaştık. Hepsi de bir zamanın zenginliğini cömertçe sergiliyor. Venedik’in ulaşabildiği her yeri sömürerek ne kadar zenginleştiğini gösteriyordu bu katedraller bize; bir de dinin o dönemde bu zenginleşmeden ciddi bir pay alacak kadar güçlü olduğunu…

Daha makul bir konaklama için Venedik dışında Mestre’de bir otelde kaldık. Bu sayede İtalya trenlerini, belediye otobüslerini de tanıdık, bize pek tanıdık gelen…

Venedik keyifli bir kent, biz Venedik’ten mutlu ayrıldık. İmkanı olana denemesini tavsiye ederim.

Gezinin ilk durağı böyle. Sonrası devam yazılarında…

Nedim İnce

Hasanbey / 19. 06. 2022

  • Deftere Yazanlar

  • nedim diyorki?
    Tarih Ağustos 8th, 2023
    Yoruma Yanit ver

    Mikemmelll

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email